Oksijen, Dünya’daki yaşamın devamı için değerli bir elementtir. Vücuttaki tüm hücrelerin düzgün çalışmaya devam etmesi için oksijene ihtiyacı vardır. Soluma, oksijeni aldığımız ve hücresel solunum sırasında atık olan karbondioksiti soluduğumuz süreçtir. Karbondioksiti doğrudan havaya salamadığımız karmaşık bir vücut sistemimiz var.
oksijenin önemi
Bazı fizyolojik süreçler için oksijenin önemli ve hayati bir rolü vardır. Oksijen, glikoz ve oksijenin güç ve karbondioksite dönüştürüldüğü hücresel solunumda merkezi bir rol oynar. Bu güç, organ ve dokuların devamlılığı ve düzgün çalışması için büyük değer taşır.
Hücresel solunum, hücrelerin mitokondrilerinde gerçekleşir ve üç ana aşamadan geçer. Bu aşamalar glikoliz, sitrik asit döngüsü ve elektron taşıma zinciri olarak bilinir. Oksijenin bu süreçteki görevi, son elektron alıcısı olarak ATP üretimini kolaylaştırmaktır.
nefes alma süreci
Soluduğumuzda %21 oksijen içeren havayı soluyoruz. Hava, oksijenin alveol adı verilen küçük hava keseleri yoluyla kan dolaşımına emildiği solunum sistemimizden geçer. Bu durumda solunum oksijeni gerçekleşir.
Hücreler enerji üretimi için oksijen kullanırken, yan ürün olarak karbondioksit üretilir. Bu karbondioksit, kan dolaşımı yoluyla akciğerlere geri taşınır ve inhalasyon işlemi sırasında dışarı atılır.
Neden karbondioksiti doğrudan havaya veremiyoruz?
Karbondioksit doğal bir atık eser olsa bile doğrudan havaya salınırsa zararlı olabilir. Yüksek karbondioksit konsantrasyonları, kanın çok asidik hale geldiği ve vücut üzerinde olumsuz etkileri olduğu bir solunum asidozu durumuna yol açabilir.
Solunum sistemi, oksijen ve karbondioksitin kararlılığını düzenleyerek vücudumuzda koruyucu bir mekanizma görevi görür. Vücudumuza yeterli oksijeni almamızı ve karbondioksiti israf etmeden kontrollü bir şekilde dışarı atmamızı sağlar.
Oksijen ve beyin fonksiyonu
Oksijen ve beyin fonksiyonu arasında değerli bir bağlantı vardır. Beyin oksijen seviyelerine karşı son derece hassastır. Yeterli oksijen kaynağı olduğunda, hafıza, dikkat ve eleştirel düşünme gibi değerli bilişsel işlevler sağlanır.
Oksijen seviyesinin düşük olduğu durumlarda beyin fonksiyonları için olumsuz durumlar yaşanır. Düşük oksijen seviyelerine bağlı hipoksi, beyin fonksiyonlarını bozabilir ve baş dönmesi, bilinç kaybı ve kafa karışıklığı gibi yaşamı tehdit eden durumlara yol açabilir.
Beyin oksijenden mahrum kaldığında hızla hasar görmeye başlar. Beyne oksijen gitmediği anoksi durumunda felç ve kalp durması gibi önemli durumların yaşanması mümkündür.
Büyüme ve hücresel onarım için oksijen
Hepimiz beden eğitiminin hayatımız için ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Beden eğitimi sırasında, verimli güç üretimi ve kas büyümesi için oksijen gereklidir. Kaslar hareket halindeyken her zaman daha hızlı güç elde etmeye ihtiyaç duyarlar. Kaslara oksijen gitmediğinde yorgunluk oluşur. Dinlenirken yorgunluk hissi giderek azalır. Oksijensiz bir ortamda beden eğitimi yapmak sizi daha fazla yorabilir.
Oksijenin hücresel onarım etkisi tersine çevrilmemelidir. Oksijen, dokuların onarılmasında ve güzelleştirilmesinde hayati bir rol oynar, bu hayati rol, yaralanmalardan ve ameliyatlardan kurtulmak için oksijenin gerekliliği olarak açıklanabilir.
Oksijen ve bağışıklık sistemi
Oksijen, vücudun enfeksiyon ve hastalık durumlarına karşı savunmasını destekleyerek bağışıklık hücrelerinin işlevini destekler. Bağışıklık sistemi doğru oksijen inhalasyonu ile güçlendirilir. Bağışıklık sistemini güçlendirmeye çalışırken oksijenli bir ortamda olmak etkili olacaktır.
Vücuttaki çeşitli bakteri ve virüsler, oksijen yönünden güçlü ve bol olan ortamlarda yaşayamazlar. Bu durumda enfeksiyon kontrolünde oksijenin değerli olması bunu kolaylaştırır. Oksijen taşınması enfeksiyon tedavilerinde önemli bir rol oynar.